Last Updated on 23 Kasım 2022 by Aslıhan Demiralay
28 Aralık 1895 tarihinde, Paris’teki Grand Cafe’nin bodrum katında ilk kez halka açık film gösterimi yapıldı. Bu tarih, günümüzde sinemanın başlangıcı olarak kabul edilir. Sinema, ortaya çıktığı ilk yıllarda entelektüel çevreler tarafından dikkate alınmamış, sadece yeni bir kitle iletişim aracı olarak değerlendirildi. Ancak; daha sonra geliştirilen teknikler, sinemaya uyarlanan klasik eserler ve başarılı yönetmenlerin çektiği filmler sayesinde, entelektüel çevreler tarafından da kabul gördü. Günümüze gelindiğinde ise “yedinci sanat” olarak kabul edilen sinema, kültür-sanat hayatının vazgeçilmez bir parçası haline dönüştü.
Filmler, en basit tanımı itibari ile alanında uzmanlaşmış kişilerin, karmaşık sistemler kullanarak ürettikleri eserler. Öte yandan, pek çok akademik çalışmada filmlerin farklı kategorilere ayrıldığını söylemek mümkün. Ancak çok fazla ayrıntıya girmeden, filmlerin temelde ikiye ayrıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yani filmleri genel hatları itibariyle, “popüler filmler” ve “sanat filmleri” olmak üzere iki başlık altında değerlendirmek mümkündür. Salon filmleri olarak da adlandırılan popüler filmler, yönetmenin “aktif” seyircinin ise “pasif” olduğu filmlerdir. Yani bir başka ifadeyle, popüler filmlerde yönetmen tarafından seyirciye anlatılmak istenen şey doğrudan verilir. Sanat filmlerinde ise yönetmen “pasif”, seyirci “aktif” konumda bulunur. Bir başka deyişle, sanat filmlerinde yönetmen tarafından seyirciye anlatılmak istenen şey dolaylı şekilde verilir. Kısaca söylemek gerekir ise sanat filmlerindeki mesaj, filmi izleyen kişilerin yorumuna bırakılır. Bu bağlamda, iyi bir sinema seyircisinin bilmesi gerekenleri sizler için derledik.
Bir sinema filmi temelde; senaryo, ışık, ses, kamera açısı, kurgu ve montaj gibi parçaların bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. İyi bir sinema seyircisinin ise temel düzeyde bunları biliyor olması, izlediği filmi doğru anlamlandırmasına yardımcı olacaktır. Şimdi gelin hep birlikte sinemanın temel malzemelerine, sinema terimlerine kısaca göz atalım.
Temel Sinema Terimleri
Senaryo
Hikâye, herhangi bir sinema filminin en temel malzemelerinden biridir. Ancak, sinemada anlatılmak istenen hikâye öncelikle senaryolaştırılmalıdır. Daha sonra ise senaryoda yer alan kahramanlar için cast direktörü tarafından uygun oyuncular seçilmelidir. Bir sonraki aşama için hikâyenin geçtiği döneme uygun dekorlar ve kostümler hazırlanmalıdır. Bütün bunlar, alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından hazırlanır. Sinema seyircisi ise izlediği filmin hikâyesini tarihsel, sosyolojik ve psikolojik bağlamda değerlendirmelidir. Ayrıca, oyuncuların sergiledikleri performanstan hikâyeyi destekleyen dekor ve kostümlere kadar dikkat etmelidir. Öte yandan, bir hikâyeyi geçtiği döneme göre değerlendirmek en sağlıklı olanıdır. Örneğin, Wolfgang Petersen tarafından yönetilen Truva (2004) filmini değerlendirirken, dönemin toplumsal özelliklerini göz önünde bulundurmak gerekir. Son olaraksa eğer herhangi bir dönem filmi izleniyorsa, o dönem hakkında kısa bir okuma yapılması filmi daha iyi anlamak için çok yararlı olacaktır.
Işık
Sinemanın görüntülerden oluştuğunu düşünürsek, ışığın temel malzemelerden biri olduğunu daha iyi anlarız. Kameranın herhangi bir görüntüyü kaydedebilmesi için temel düzeyde bir ışığa ihtiyacı bulunur. Bunun yanı sıra yönetmen, ışık ve gölge oyunları ile seyirciye bir şey anlatmak istiyor da olabilir. Bu durumda iyi bir sinema seyircisi, filmi izlerken ışığa da dikkat etmelidir. Francis Ford Coppola tarafından yönetilen The Godfather (1972), ışık oyunlarının en güzel sergilendiği filmlerden biridir. Daha önce bu filmi hiç bu gözle seyretmediyseniz, tekrar izlemenizi tavsiye ederiz. Filmlerde ışık kadar önemli olan bir diğer şey ise renklerdir. Bazı yönetmenler, hikâyeyi güçlendirmek için renklerin anlamlarından yararlanırlar. Her rengin kendi içinde ayrı bir anlamı bulunmaktadır. Örneğin kırmızı; aşk, tutku ve ihtiras anlamına gelirken, beyaz ise masumiyet, berraklık ve aydınlanma anlamlarına gelir. Renkleri ustaca kullanan yönetmen Krzysztof Kieślowski’nin Mavi (1993), Beyaz (1994) ve Kırmızı (1994) filmlerini bu açıdan örnek olarak gösterebiliriz. Renkli filmlerin ortaya çıkmasıyla birlikte tarihin tozlu sayfalarına karıştığı düşünülen siyah-beyaz filmler de yine günümüz yönetmenleri tarafından anlam yaratmak için kullanılabilmektedir. Örneğin, Tayfun Pirselimoğlu’nun 2018 yılında gösterime giren Yol Kenarı adlı filmi siyah-beyaz olarak çekilmiştir.
Ses
İlk filmlerin sessiz olduğu düşünüldüğünde, sesin sinemada temel malzeme olmadığı söylenebilir. Ancak gelişen teknolojiyle birlikte sesli filmlerin ortaya çıkması, sinema seyircisinin hoşuna giden bir özellik oldu. Günümüzdeyse ses, neredeyse filmlerin ayrılmaz bir parçası hâline dönüştü. Hikâye, sessiz filmlerde görüntüler yoluyla anlatıldığı için evrensel bir dil kullanıldığı söylenebilir. Ayrıca, ses kadar sessizlik de sinemada büyük bir anlam ifade eder. Sinemada en az ses kadar önemli olan bir diğer şey ise müziktir. Müzik, yönetmenler tarafından filmi güçlendirmek için sıklıkla kullanılan bir araç oldu. Filmlerinde müziği en iyi kullanan yönetmen denildiğinde ise hiç şüphesiz akıllara ünlü yönetmen Andrei Tarkovsky gelir. Özellikle müziklerini Rus besteci Eduard Nikolayeviç’in hazırladığı ve Andrei Tarkovsky’nin yönettiği Solaris (1972) ve Stalker (1979) filmlerini mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz.
Kamera Açısı
Tek düze bir anlatımdan kurtulmak isteyen yönetmenler, farklı kamera açıları ve hareketleri sayesinde filme aksiyon katarlar. Kamera açısı, sinema seyircisinin bir filmi izlerken dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri. Çünkü yönetmen, kameranın açısına göre sinema seyircisine mesaj vermek istiyor olabilir. Bu açılar genellikle; alt açı, üst açı ve dik açı gibi gruplara ayrılır. Örneğin üst açı, seyircinin filme ilahi bir bakış açısıyla bakmasını sağlarken, aynı zamanda karakterin ruhsal anlamda çöküşünü de ifade edebilir. Bu anlamlar filmden filme değişiklik gösterebilirken, bazen sadece aksiyon yaratmak için de kullanılabilir. Örneğin; Lynne Ramsay tarafından yönetilen “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” (2011) filminde “üst açı” kahramanın psikolojisine girmek için kullanılırken, Gaspar Noé tarafından yönetilen Boşluk (2009) filminde ise karakterin duygusal durumlarını izleyiciye aktarabilmek için “öznel açı” kullanılmıştır.
Kurgu ve Montaj
Kurgu ve montaj, film yapım sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. İki farklı çekimin film içerisinde birbirini takip edebilmesi için kurguya ihtiyaç vardır. Örneğin; 1968 yılında Stanley Kubrick tarafından yönetilen 2001: Uzay Yolu Macerası filminde, büyük bir maymun topluluğu ekrana gelir ve maymunlardan biri havaya kemik parçası fırlatır. Daha sonra ise zamanda sıçrama yaşanarak o kemik parçası bir uzay aracına dönüşür. Bu iki sahnenin basit bir şekilde kurgulanması, insanlığın yüz binlerce yıllık macerasını özetler nitelikte olmuştur. Sinemada kurgu ve montajın ilk örneklerini görmek isterseniz D. W. Griffith tarafından yönetilen “Bir Ulusun Doğuşu” (1915) ya da Sergey Ayzenştayn tarafından yönetilen “Potemkin Zırhlısı” (1925) filmlerini izleyebilirsiniz.
The Only Living Boy in New York-2017
Bütün bunları bir köşeye not ettikten sonra, iyi bir sinema seyircisi olmak için yapmanız gereken son şey ise patlamış mısırınızı elinize alıp güzel bir film izlemek olacaktır.