Last Updated on 2 Ocak 2022 by Aslıhan Demiralay
Titane-2021
Titane: Hassasiyeti Aramak
Aşağıdaki yazı Titane filmi ile ilgili spoiler sayılabilecek bilgiler içerebilir.
74. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan Julia Ducournau, yönetmenlik deneyimine ilk adımı olan kısa filmi Junior’dan itibaren benzer temaları sinemasına yansıtmaya devam ediyor. Dış dünyaya yansıttığımız personamız ve içimizde yaşadıklarımız arasındaki kontrast, sadece bize mahsus olan vücutlarımızda kaçınılmaz bir biçimde görülüyor. Denebilir ki Ducournau’da, zaaflarımız ve yalnızlıklarımız fiziksel deformasyonlar olarak ortaya çıkıyor. İnsanlık deneyiminin ayrılmaz bir parçası olan anlaşılma isteği, yine o isteğin yarattığı yaraların olduğu gibi kabul edilmesiyle son buluyor.
Titane Filmi Konusu
Babasının kızına yeterince ilgi göstermemesi sonucu meydana gelen bir araba kazası ile film açılıyor. Bu kaza, küçük Alexia’nın kafatasına metal bir implant takılmasını gerekli kılıyor. Operasyon sonrası Alexia annesini ve babasını arkada bırakıp otomobile sarılıyor. Alexia’nın ilgi ve sevgi arayışı, ilk defa bu sahnede fiziksel bir form alıyor. Bir sonraki karede onu operasyonun sebebiyet verdiği kafasındaki izden tanıyoruz ve hayatındaki eksikliklerin Alexia ile beraber süregeldiğini görüyoruz. Hayatının bu aşamasında onu tanımlayan sıfatlar birer maske görevi görüyor. İmajı kendinin önüne geçiyor ve Alexia, kendisinden çok onu dans ederken izleyenlerin aklındaki kişi oluyor. Dans ettiği parça ise The Kills grubundan Doing It To Death. Parçanın ismi manidar çünkü dans da dürtüsel bir sevgi ihtiyacından kaynaklanıyor ve bu arayış tüm hayatı boyunca sürüyor. Alexia, hayatındaki boşlukları doldurmak için anlam arıyor fakat tatmin edici yanıtlar bulmakta güçlük çekiyor. Babasından göremediği ilgiyi bir model olarak birçok insandan görüyor fakat aradığı, cinsel objeleştirilmeden çok daha fazlası. Bunu bir hayranı tarafından arabasına kadar takip edildikten sonra taciz edilmesine verdiği tepkiyle görüyoruz. Alexia, saçını bir arada tutmak için kullandığı bir ucu sivri çubuğunu hayranının kulağından içeri saplayarak öldürüyor. Dolayısıyla kendisini erkek bakışı (male gaze) dünyasında bulamadığını anlıyoruz.
Filmin kavramsal olarak açılımı bir sonraki sahnede ortaya çıkıyor. Yerin gümbürtüyle sallandığını duyuyoruz. Alexia duştan çıkıyor ve gümbürtülerle senkronize olarak neredeyse kırılacak olan aynada çıplak vücudunu görüyoruz. Kapıya yöneliyor ve dışarı çıktıktan sonra onu bekleyenin farları yanmış bir araba olduğunu anlıyoruz. İlgi ve sevgi arayışı fiziksel olarak -bu sefer çok daha olgun bir şekilde- ikinci kez karşımıza çıkıyor. Arabayla cinsel birleşme sahnesini, şu ana kadar onu tanımlayan şeylerin ona yetmeyişi ve fiziksel bir kimlik arayışı olarak okumak mümkün. Henüz ilk sahneden motorun devinimleriyle senkronize olmaya çalışan Alexia fiziksellikten daha fazlasını yanlış yerlerde arıyor. Ritim ve dans ne kadar içinden geliyorsa, bu davranış da yine otomobilden bağımsız olmadan, içinden geliyor. İçimizdeki kanın tadı ve kokusu nasıl demiri andırıyorsa/içeriyorsa, titanyumla bir olma istencinin de derinlerdeki bir boşluktan geldiğini söylemek mümkün.
Raw ve Junior filmlerinin başrolü Garance Marillier, Titane’de karşımıza Alexia’nın model olan bir arkadaşı olarak yine Justine ismiyle sahneye çıkıyor. İkilinin romantik olarak yakınlaşmasıyla, maskülen ilgiden nasibini almış olan karakterimizin ihtiyaçlarının feminen bir gözle görülmesiyle karşılanacağını sanıyoruz. Ancak ilk yakınlaşmanın başında Alexia’nın metale olan zaafı Justine’in pirsingini fark etmesiyle ortaya çıkıyor. Neredeyse pirsingi kopacak olan Justine doğal olarak sert bir tepkiyle karşılık veriyor. Bu tepki karakterimize, arayışının bir kez daha sonuçsuz çıktığını anımsatıyor ve Alexia bu etkileşimin ardından kusuyor. Duygusal arayışın bir kez daha vücutta tezahürünü buluyoruz. Ancak bu sefer bu mide bulantısının başka bir şeye daha işaret ettiğini, karakterimizin hamile olduğunu anlıyoruz. Justine ile tekrar bir yakınlaşma olacağını düşünürken, erkek hayranına çok benzer bir şekilde onu öldürüyor. Alexia zaafına hassas bir karşılık bulamadığından, Justine de ölmek zorunda kalıyor. Bu cinayet, evde şahitler olduğu için birçoğunu daha beraberinde getiriyor. Filmin bu aşamasında karakterimizin artık herhangi bir arayıştan muaf olduğunu görüyoruz. Kendini gerçekleştirme, maskülen veya feminen olarak tanımlanan deneyimden bağımsız olarak kalıyor. Cinayetlerle birlikte karakterimizin dekonstrüksiyonu başlıyor. Eve gelip kurbanlarının kıyafetlerini yakmasıyla ailesini yanan evde kitleyerek mahsur bırakması, evde Justine’in cinayetine tanık olan insanların da öldürülmesi kadar robotik bir şekilde gerçekleşiyor. Kısa bir süre içinde Alexia polis tarafından arandığını anlıyor ve normlardan sıyrılışı hız kazanıyor. Kayıp ilanı olan bir erkek çocuğuna benzemek için saçını kesip burnunu kırdıktan, hamile karnını ve göğüslerini bantladıktan sonra kendisini kayıp oğlanmışçasına polise veriyor. Çocuğun babası Vincent Alexia’yı görüyor fakat isimden, cinsiyetten ve onu tanımlayan her şeyden ayrılmış olarak görüyor. Alexia, insanlık deneyiminden geriye hiçbir şey kalmadığı bir zamanda Vincent ile karşılaşıyor. Onu evine almasıyla Alexia polisten kurtuluyor ve film bir daha beklenmedik bir yöne savrularak seyirciyi şaşırtıyor.
Sosyal normlardan arınmış Alexia, kimliğinin açığa çıkmaması adına konuşmuyor fakat Vincent oğlunu geri kazanmak için kararlı bir tavır sergiliyor. Alexia’nın konuşmaması yeri geldiğinde Vincent’a sivri bakışlar fırlatmasıyla veya ona şiddetli tepkiler vermesiyle adeta vahşi doğada etkileşime geçen iki hayvanı gözlemliyormuş hissi uyandırıyor bizde. İkisi de vücutlarını kendilerini ifade etmek için kullanıyor. Beraber yedikleri bir akşam yemeği sonrası Vincent onu kışkırtmak için müzik açıyor ve dans birlikte dans etmeye zorluyor. Gittikçe savaşa dönüşen bu dans Vincent’ın Alexia’yı gitmek için serbest bırakmasıyla son buluyor. Alexia bindiği otobüste sözlü tacize uğrayan bir kadını gördükten sonra Vincent’a geri dönüyor. Bu aşamada Vincent’ın hassasiyetini hissetmiş ve bu yüzden geri dönmüş olduğunu anlıyoruz. Kollarını açmış oğlunu bekleyen babasına, dış dünyanın gerçeğini tekrar tanık olduktan sonra geri dönüyor. Ancak döndüğünde onu aşırı steroid enjeksiyonu sonrası baygın şekilde buluyor ve ilk kelimeler ağzından dökülüyor “Baba, uyan”. Vincent da kendi portresini çizerken bazı sıfatları kendine yakıştırıyor. İş yerinde çalışanlarına kendini tanrı olarak tanıtıyor fakat eski gücünü kaybetmeye başladığını bu yüzden steroide başvurduğunu görüyoruz. İkilinin fiziksel sorunları ve o sorunlarla paralel ilerleyen kimlik arayışları onları bir araya getiriyor. Birbirlerini bulmaları ironik olarak oynadıkları roller aracılığıyla gerçekleşiyor ve aralarında oluşan koşulsuz sevgi için yıldızlar hizalanıyor. Oğlunun hasretini çeken ve alfa erkek rolünü oynayan bir baba ve küçüklüğünden beri hassasiyet arayan bir çocuk. Alexia Vincent’ı baygın bir şekilde bulduğunda ona sarılıyor. Bu sefer Alexia ona “bakıyor”. Kollarıyla onu sarışı bana o an bir annenin çocuğuna bakmasını, kollamasını andırıyor. Her türlü sosyal normlardan ayrılmış bu ilişkide ikili birbirlerinin her şeyi oluyor. Alexia, Vincent’ın çalıştığı itfaiyede işe başlıyor. Bir sahnede yüksek doz uyuşturucu kullanmış birini ve annesini ikilimiz kurtarıyor. Anneyi kurtaran Alexia’ya Vincent “Macarena” şarkısının temposunu tutarak ilk yardım yapmasını söylüyor. İkiliyi yakınlaştıran sahneden sonra ise itfaiyeci erkeklerle dolu ama oldukça feminen bir dans sahnesiyle karşılaşıyoruz. Vincent, Alexia’nın kim olduğunu bilmeden, dans ve müzikle ilişkisini tanımadan ona ihtiyacı olan şeyi veriyor. Bu nedenle ailesini alevler altında kilitlemesinden sonra itfaiyeci olan Vincent onun aradığı kişi oluyor.

Fotoğraf: Georges Biard

Fotoğraf : CinemasStudioTours
Dans sahnesinde Vincent onu kaldırıyor ve bir babanın tuttuğu takım gol attığında oğlunu havaya kaldırmasını andıran bir coşkuyla dans ediyorlar. Vincent’ın eşinin gelmesi ve Alexia’nın şu ana kadar saklamış olduğu zaaflarını ve onun açıkça oğlu olmadığını görmesi ikili arasındaki ilişkiyi sarsıyor. Vincent’ın aslında içten içe durumun farkında olduğunu ama görmezden geldiğini biliyoruz. Eşi, Alexia’yı hamileliğinin son evrelerinde ve vücudundan motor yağı sızarken buluyor. Total bir kabulleniş içinde olan Vincent Alexia’ya kim olduğunun bir önemi olmadığını, onun oğlu olduğunu söylüyor. Üçüncü akt bu total kabulleniş üzerine şekilleniyor. İtfaiyeciler bu sefer daha maskülen görünen ve mosh pit’i andıran bir şekilde dans ediyorlar. Alexia’yı bir aracın üstüne çıkardıktan sonra dans etmesini istiyorlar. Alexia için male gaze geri dönmüş oluyor. Dansında maskülenite ve feminite birleşip tek potada eriyor. Eski danslarına çok benzediği için, Vincent böyle bir şeyle karşılaştığında oğluna yakıştıramıyor veya yakıştırmaması gerektiğini düşünüp uzaklaşıyor. Alexia hamilelik evresinin sonuna nerdeyse varmışken Vincent’ın olduğu odaya giriyor ve onu öpüyor. Vincent bu durumu kabullenemeyip odadan çıkacakken Alexia’nın doğurmak üzere olduğunu fark edip ona yardım ediyor. Alexia gerçek ismini Vincent’a söyledikten sonra doğumda ölüyor ve omurgası titanyumdan oluşan bir bebeğe can veriyor. En ihtiyacı olduğu anda orada onunla beraber olan Vincent’ın koşulsuz yardımını buluyor. Filmin ikinci yarısı boyunca örtmek zorunda olduğu zaaflarının açık bir şekilde kabullenilmesi zaafların açtığı yaraları örtüyor. Alexia’nın zaafları onu nihai anlamı bulmak için acı çekmek zorunda bıraktıktan sonra, hayatının döngüsünü başka bir insanla kurduğu ilişki ile tamamlıyor ve yeniden doğuyor.