Last Updated on 9 Şubat 2023 by Aslıhan Demiralay
Başkomutan Emsalsiz Lider
Başkomutan-Ahmet Yavuz’un kitabı üzerine bir inceleme.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yıllarca hizmet vermiş Ahmet Yavuz’un Başkomutan kitabı, son yıllarda Atatürk hakkında çıkan en dolu kitaplardan birisi. Atatürk’ün askerlik ve liderlik vasıfları, son derece yalın ve çarpıcı örneklerle aktarılmış. Öncelikle kitabın, bir biyografik anlatıma göre oldukça akıcı olduğunu söylenebilir ki bu bakımdan Şevket Süreyya Aydemir’in kaleme aldığı Tek Adam serisinin ilk iki cildini andırıyor. Eser, genel olarak Atatürk’ün askeri ve yönetimsel anlamdaki becerilerine odaklanmış. Bir asker olması sebebi ile yazar, Atatürk’ün 1911 yılındaki Trablusgarp savaşından, 1922 yılındaki Büyük Taarruz’a kadar olan zaman diliminde karşılaştığı askeri mücadelelerine odaklansa da kitapta bundan fazlası var. Kitabın son bölümünde, yazar hem kendi düşüncelerini, hem de yerli ve yabancı basın ile çeşitli yazarların düşüncelerini paylaşarak bir sentez yapmış.
Atatürk’ün ilk dönemindeki yaşantısı Osmanlı Devletinin bitik hâlini düzeltmekle, ikinci dönemindeki hayatı ise Cumhuriyeti ilan ettikten sonra karşılaştığı sefil durumu düzeltmekle geçmiş. En yakınındaki arkadaşları tarafından bile anlaşılmamış. Hatta eserde Atatürk’ün askeri ve idari açıdan üstleri ile yaşadığı anlaşmazlıklara da yer verilmiş. Atatürk’ün uyarılarına rağmen Balkanlar yerine Bingazi topraklarına odaklanılması, sonunda Balkanların da elden çıkmasına vesile olmuş. Kitaptan öğrendiğimize göre Atatürk’ün askeri ve idari anlamda Anadolu halkının durumunu çok iyi tespit ettiği de görülüyor. Bu bakımdan, birçok farklı coğrafyadaki insanlarla ilişkiler kurmuş. 1910 yılında Picardie manevraları sırasında Fransız komutanla da sohbet etmiş. Bingazi, Çanakkale, Suriye ve Filistin cephelerinde bulunan insanlarla da etkileşime girmiş. Bence kendisinin şanssızlığı ve bir noktada şansı üstleri tarafından dahi anlaşılamaması olmuş. Enver Paşa ile arasının iyi olmadığı bilinir. Ama Atatürk de bir asker olarak idare edilmesi zor bir isim. Başta Balkan Savaşları olmak birçok cephe özelinde üstleri ile anlaşamamış. Zamanına göre bu durumun anlaşılması kolay olmasa da günümüzden bakıldığında tarih, kendisini haklı çıkardı.
Kişisel olarak kitapta en değerli bulduğum kısımlardan birisi Atatürk’ün Çanakkale Savaşındaki rolünün anlatıldığı bölümdü. Kitapta aktarıldığına göre dönemin İttihat ve Terakki Cemiyetinin, Atatürk’ü Çanakkale Savaşına göndermediği ancak onun bireysel çabaları sonucu bu savaşta yer aldığı belirtiliyor. Daha öncede Çanakkale ve bizatihi Gelibolu yarımadasında bulunan Atatürk’ün, Limon von Sanders gibi üstlerinden farklı olarak bölgenin coğrafyasına oldukça iyi hakim olması ve düşmanın nerelerden saldırabileceği konusunda olan kuvvetli sezileri Atatürk’ü bir adım öne çıkarır. Üstleri ile zaman zaman anlaşmazlıklar yaşasa da birçok askeri tarihçinin düşüncesine göre Atatürk’ün savaş esnasında Conkbayırı’nda bulunması, savaşın gidişatını tamamen Osmanlı Devletinin lehine değiştirmiştir. O sırada Atatürk Conkbayırı’nda bulunmasa idi, Anzaklar bölgeyi ele geçirerek savaşı rahatlıkla sonlandırabilirdi. Nitekim Çanakkale Savaşında göstermiş olduğu büyük başarılar neticesinde Atatürk, tarih sahnesine süratli bir şekilde çıkacaktır. Son olarak kitaptan bir alıntı yapmak gerekirse; “Tek bir tümen komutanının üç ayrı seferde kazandığı başarıların, sadece bir savaşın gidişi değil, bütün bir seferin akıbeti ve hatta bir milletin kaderi üzerinde bu derece derin bir etki bırakması, tarihte eşi çok az görülmüş bir olaydır.”
İlgili Yazı: Edebiyat Nedir?
Atatürk’ün okuduğu kitaplar, altını çizdiği metinler dikkate alındığında büyük bir birikiminin olduğu görülür. Cepheden cepheye koşarken sürekli olarak bilgi birikimini arttırması, bunu da sadece kitaplardan değil de doğrudan kişiler üzerinden de geliştirmesi “Başkomutan”ın başarısındaki en dikkate değer sırlardan birisini oluşturuyor. Harp tarihi, felsefe, siyaset, hukuk, dünya tarihi, diplomasi, din gibi birçok alan hakkında geniş bir bilgisi de Mustafa Kemal’e büyük avantaj sağlıyor. Bütün bunlardan önemlisi, yorumlama ve sentez becerileri çok güçlü. Okuduğu metinleri mutlaka eleştirel bir süzgeçten geçirmiş. Mesela kitaptan aktarıldığına göre Fransa İmparatoru Napolyon hakkında şöyle der; “Onun olağanüstü gücü insanları ve nesneleri etkisine almasını, olayların üstesinden gelmesini sağlardı; ancak kendisine hiçbir zaman hükmetmediği için, ihtirasını dizginlemeyi istemediği için, bütün başarıları boşa çıktı.”
Başkomutan-Ahmet Yavuz Kitabı Son Söz
Ahmet Yavuz’un ellerine sağlık, Atatürk ile ilgili okunacak kitaplar listesinin üst sıralarında yer edinebilecek bir çalışma olmuş. Kitaba getirebileceğim tek olumsuz eleştiri, askeri anlamda fazla ayrıntılara girilmesi olur. Askerlikle ilişkisi olmayan benim gibi okuyucular için kitabın okunmasını zaman zaman güçleştirmiş.