Last Updated on 8 Şubat 2022 by Aslıhan Demiralay
Renkleri Ustaca Kullanan Bir Yönetmen: Kieślowski
Kieślowski’nin 3 Renk Üçlemesi Üzerine Bir Deneme
Krzysztof Kieślowski’nin Mavi, Beyaz ve Kırmızı film üçlemesi. Günümüzde yedinci sanat olarak kabul edilen sinemanın; hikâye, kamera, ışık, ses, kurgu ve montaj gibi temel öğeleri bulunmakta. Yönetmenler sık sık hikâyenin anlatımını güçlendirmek için dijital efekt, müzik ve renk gibi yardımcı öğelere de başvururlar. Yönetmenin entelektüel birikimini kullanmasına olanak sağlayan bu öğelerin bir araya gelmesi ile sinema filmleri ortaya çıkarır. Renkleri, hikâyenin anlatımını güçlendirmek ve yeni anlamlar yaratmak amacı ile kullanan en başarılı yönetmenlerden biri de Krzysztof Kieślowski’dir. Modern sinemanın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Mavi, Beyaz ve Kırmızı film üçlemesi, renklerin ustaca kullanıldığı filmlere örnek olarak gösterilir. Krzysztof Kieślowski tarafından yönetilen Üç Renk: Mavi (1993), Beyaz (1994) ve Kırmızı (1994) filmleri Fransız Bayrağının renklerinden esinlenilerek oluşturuldu. Filmler; özgürlük, eşitlik ve kardeşlik temaları üzerine kuruludur. Fakat bu toplumsal konular filmlerde kişiler üzerinden anlatılmıştır. Ulusal ve uluslararası pek çok ödüle sahip olan Polonyalı film yönetmeni ve senaryo yazarı Krzysztof Kieślowski’nin Mavi, Beyaz ve Kırmızı filmlerini sizler için yakından inceledik.
Üç Renk: Mavi (Trois Couleurs: Bleu)-1993
Krzysztof Kieślowski’nin yönetmenliğini üstlendiği film üçlemesinin ilki olan Mavi’de Juliette Binoche ve Benoît Régent başrolde yer alır. Film, geçirdikleri bir trafik kazasında küçük kızını ve başarılı bir besteci olan kocasını kaybeden Julie’nin hayata yeniden tutunmaya çalışmasını konu alır. Aynı zamanda filme ismini de veren mavi renginin, hikâyenin anlatımını güçlendirmek amacı ile sıklıkla kullanıldığı görülür. Huzurun, sonsuzluğun ve özgürlüğün temsilcisi olarak kabul edilen mavi, Julie karakterinin geçmiş yaşantısından kurtularak yeni bir hayata tutunmaya çalışmasını imgeler. Gösterge bilimsel açıdan izleyenlere görsel bir şölen yaratan filmin genel öyküsünü Julie’nin hikayesi oluşturur.
Ünlü bir besteci olan kocasını ve küçük kızını araba kazasında kaybeden Julie, bütün değer ve inançlarını yitirecek noktaya gelerek, filmin sonunda duygusal özgürlüğe kavuşur. İmgesel öğelerin sıklıkla kullanıldığı Mavi filmi, bir tekerlek sahnesi ile başlar. Burada gösterilen dairesel imge ile yönetmen adete hikâyede değişim ve dönüşümün yaşanacağının haberini verir. İmgesel anlamda kök, aile ve yuva gibi anlamlara gelen ağaca, Julie’nin kocasının kullandığı arabanın çarpması ile Julie’nin hayatında yaşanacak dönüşümlerin başlangıcı gösterilmiştir. Sonrasında ise Julie, kocasının ve kızının yokluğunda kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışır. Ancak bu durum Julie için yeterince kolay olmayacaktır. Çünkü hayata tutunmaya çalışırken, aynı zamanda kocasının ölmeden önce Avrupa Birliği’nin kuruluşunu kutlamak için hazırladığı besteyi tamamlaması gerekmektedir. Mavi, imgesel anlamda izleyenlere zengin sahneler sunarken, aynı zamanda izleyenler üzerinde sarsıcı etki yaratabilecek türden bir filmdir. IMDB puanı: 7.9.
Üç Renk: Beyaz (Trois Couleurs: Blanc)-1994
Krzysztof Kieślowski tarafından yönetilen Beyaz filmi, Fransız Devrimi’ndeki toplumsal eşitlik ideali üzerine kurulu. Yönetmenin film üçlemesindeki diğer filmlerine kıyasla Beyaz filminde, beyaz renginin kullanıldığı yerler çok kısıtlı. Ancak diğer filmlerinde olduğu gibi, bu filminde de toplumsal meseleleri birey üzerinden anlatmayı tercih etmiş.
Krzysztof Kieślowski tarafından yönetilen Beyaz filminin başrolünde Julie Deply ve Zbigniew Zamachowski yer alıyor. Temizlik, saflık, denge ve eşitlik anlamlarına gelen beyaz rengine filmde az da olsa yer verilmiş. Krzysztof Kieślowski tarafından yönetilen Beyaz filminde, evlilikleri ile ilgili problemler yaşayan Dominique ve Karol çiftinin hikayesi anlatılıyor. Dominique, kendini cinsel açıdan tatmin edemeyen kocası Karol’dan boşanmak istemektedir. Boşanma sonrası Karol yalnızca eşini değil, beraber işlettikleri güzellik salonunu da kaybeder. Beş parasız bir şekilde ortada kalan Karol’un asıl kökeni Polonya’dır. Karısı Fransız olduğu için Fransa’da yaşamaktadır. Ancak Karol’un Fransızcası bile iyi değildir. Metro istasyonunda kendisi gibi Polonyalı biriyle tanışan Karol, Polonya’ya gitmenin bir yolunu bulur. Polonya’da kurduğu şirket sayesinde zengin olan Karol, eski eşine bir takım oyunlar oynar. Böylece filmin başında bozulan eşitliği yeniden sağlamaya çalışır. İzleyenlerin toplumsal ve bireysel hayattaki eşitliği sorgulamasına neden olacak türden bir film. IMDB puanı: 7.6.
Üç Renk: Kırmızı (Trois couleurs: Rouge )-1994
Serinin son filmi olan Üç Renk: Kırmızı, çoğu eleştirmen tarafından serinin en çok beğenilen filmi. İlk bakışta bir aşk hikayesi anlattığı düşünülen film “kardeşlik” teması üzerine kurulu.
Krzysztof Kieślowski’nin yönettiği Üç Renk: Kırmızı filminin başrolünde Irène Jacob ve Jean-Louis Trintignant yer alıyor. Aşk, heyecan ve güç anlamlarına gelen kırmızı rengine filmde sık sık yer verilmiş. Üç Renk: Kırmızı’nın konusuna gelirsek, mankenlik yapan Valentine ile eski bir yargıç olan August arasında yaşananları konu alıyor. Valentine isimli bir genç kadın, öğrenciliğine devam ederken aynı zamanda mankenlik yapar. Bu genç kadının birde Polonya’da yaşayan erkek arkadaşı vardır. İkili ilişkilerini uzaktan telefon konuşmalarıyla devam ettirirler. Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde, genç bir kadın olan Valentine ile emekli bir yargıç olan August arasında başlayan arkadaşlık anlatılır. Birbirinden tamamen farklı gibi görünen iki insanın zamanla birbirlerine ne kadar benzediklerini görürüz. Bu filmde de tıpkı ilk film olan Üç Renk: Mavi’deki gibi renk unsuru yoğun bir şekilde kullanılmış. Film boyunca kendini hissettiren hayat, aşk ve arkadaşlık teması, kırmızı renginin o tansiyon yükselten ve kan akışını hızlandıran özelliğiyle desteklenmiş. IMDB puanı: 8.1.
Üç Renk Üçlemesi: Mavi, Beyaz ve Kırmızı Filmleriyle İlgili Son Söz
Üç Renk: Mavi, Beyaz ve Kırmızı filmleri arasında herhangi bir konu devamlılığı bulunur. Ancak yaşlı bir kadının elindeki çöpü geri dönüşüm kutusuna atmaya çalıştığı sahne üç filmde de dikkat çeker. Ayrıca yönetmen, filmlerinde birbirlerine gönderme yapan sahneler eklemeyi de ihmâl etmemiş. Yönetmen, filmlerindeki hikâyeyi desteklemek için renkleri çarpıcı bir şekilde kullanmıştır. Hatta yer yer renklerin ve görüntülerin hikâyenin önüne bile geçtiği söylenebilir. Filmlerdeki görüntüler, sinema seyircilerine eşsiz bir deneyim yaşatır. Öte yandan, filmlerde en az renkler kadar dikkat çekici bir diğer unsur ise yönetmenin müzik seçimleri olmuştur. Yönetmen burada da filmlerin hikâyesini destekleyecek müzikleri kullanma konusunda son derece başarılıdır. Gerek özgün hikâyeleri, gerek renklerin ustaca kullanımı ve gerek seçilen müzikleri ile Üç Renk: Mavi, Beyaz ve Kırmızı filmleri birer başyapıttır.