Last Updated on 25 Haziran 2025 by Aslıhan Demiralay
Mükemmel Suçun Peşinde
Leopold ve Loeb Vakası Birleşik Devletler’de yüzyılın suçu olarak adlandırılan günümüzde hala etkisini sürdüren ve tam olarak açıklaması yapılamayan bir vaka.
Leopold ve Loeb vakası ile ilgili ayrıntılara girmeden önce olayı kısaca özetleyelim. Nathan Leopold ve Richard Loeb isimli iki parlak kolej öğrencisi Chicago’da, mükemmel suçu (perfect crime) işleyebilmek için 14 yaşındaki Bobby Franks’i kaçırıp öldürdüler.
Olaya karışan gençlerden biri olan Nathan Leopold Jr. 1904 yılında doğdu. Dahi olarak nitelendirilecek bir zekaya sahip olan genç adam kolej mezuniyetinden sonra Harvard Hukuk Fakültesine gitmek için planlar yaptı. 5 dili akıcı olarak konuşabilen Leopold, ciddi bir kuş gözlemcisiydi.
Richard Loeb ise 1905 yılında doğdu. Michigan Üniversitesi’ni henüz 17 yaşında bitiren Loeb, Leopold’a göre sosyal bir kişilikti ve okulun popüler isimlerinden biriydi.
Üst sınıf ailelere mensup olan iki genç 1920 yılının başından itibaren arkadaşlık etmeye başladılar ve suç konusunun ortak ilgileri olduğunu fark ettiler.
Leopold, Friedrich Nietzsche’nin Übermenschen kavramından etkilendi. Leopold’a göre üstün zekalı insanlar diğer insanların tabi olduğu kurallara bağlı değildi ve bu süper insanlar yaptıkları nedeniyle yargılanamazdı. Öncelikle küçük suçlar işleyen ikili, daha sonra büyük ve mükemmel suçu işlemeye karar verdiler. Mükemmel suç aracılığı ile entellektüel üstünlüklerini de kanıtlayacaklarını düşünüyorlardı.
7 ay boyunca plan yapan ikili önce fidye notu yazmak için bir daktilo çaldılar, olayın gerçekleşeceği gün bir de araba çalan Leopold ve Loeb 21 Mayıs 1924’te, 14 yaşında Bobby Franks’i kaçırdılar.
Loeb suç konusunda daha istekli olan taraf olarak çocuğun kafasına vurdu ve ağzını tıkadı. Bobby Franks daha arabanın içindeyken hayatını kaybetti. Çocuğun bedenini bir demir yoluna yarı yarıya gömdüler. Daha önce çaldıkları daktiloyla Franks ailesine 10.000 dolar istediklerine dair bir fidye notu yolladılar. Bobby Franks Chicago’lu zengin bir iş adamının oğluydu.

İki arkadaşın beklentileri bazı noktalarda gerçekleşemedi. Öncelikle çocuğun cesedi umduklarından kısa sürede bulundu. Cesedin etrafında inceleme yapan polisler bazı delillere ulaştı ki bu Leopold ve Loeb’in mükemmel suç işleme amacına ulaşamamaları anlamına geliyordu.
Polislerin bulduğu en önemli delil olay yerinde ki bir gözlüktü. Sıradan bir gözlük olmadığı için satıcısına ulaşan polisler, olay zamanı şehirde bulunan kişi olarak Nathan Leopold’a ulaştılar. Bu aşamadan sonra Leopold ve Loeb hemen tutuklandı ve fidye mektubunun yazıldığı daktilonun da bulunması davayı güçlendirdi.
Dava döneminde Nathan Leopold’un babası ünlü bir avukat olan Clarence Darrow’u gençleri savunması için savunma ekibinin başına geçirdi.

Clarence Darrow mahkemede 12 saatlik bir konuşma yaparak idam cezasının adaleti getirmediğini daha çok cezalandırmak için kullanılabilecek bir yöntem olduğu üzerine dokunaklı bir konuşma yaptı. Dava sonucunda hakim her birine adam kaçırma için 99’ar yıl ve cinayet içinde ömür boyu hapis cezası verdi.
Leopold ve Loeb Kuzey Illinois Hapis hanesine gönderildiler. Ocak 1936’da Richard Loeb hapishanede bir başka mahkum tarafından öldürüldü. Nathan Leopold hapishanede örnek bir mahkum oldu. Loeb’in ölümünden sonra depresyona girmesine rağmen hapishane hayatının mahkumlar için iyileştirilmesi çalışmalarına katıldı. 1958 yılında şartlı tahliye ile salıverildi. Hapisten çıktıktan sonra kendine yeni bir hayat kuran Leopold, evlendi, kuş gözlemi hakkında çalıştı ve 1971 yılında kalp krizinden hayatını kaybetti.
Leopld Ve Loeb Vakasının Sinemaya Etkisi
1924 yılında gerçekleşen bu korkunç olay, Birleşik Devletler’de yüzyılın suçu olarak değerlendirildi ve popüler kültüre ciddi etkileri oldu. 1948 yılında ünlü yönetmen Alfred Hitchcock bu olaydan esinlenerek Rope (İp) isimli filmi çekti. Patrick Hamilton’ın oyunundan adapte edilen filmde, iki zeki ve varlıklı genç adam kendi üstünlüklerini ispatlamak için bir okul arkadaşlarını öldürürler.
1959 yılında direk bu olayın anlatıldığı Compulsion isimli film gösterime girdi. Meyer Levin’in ülkemizde Kaybolan Gençlik adıyla yayınlanan romanından çekilen filmde olaylara sadık kalınırken, kişilerin isimleri değiştirildi.
1992 yılında Swoon isimli bir filmde bu olayı anlatan bir başka yapım.
2002 yılında çekilen Murder By Numbers filminde de iki lise öğrencisinin mükemmel suçu işlemek için sokaktan geçen rastgele bir kızı öldürmeleri konu edildi. Filmde Ryan Gosling, Sandra Bullock baş rolde yer aldı.
Leopold ve Loeb Vakası: Suç, Zeka ve Edebiyat Arasındaki Karanlık Bağ
1924 yılında Amerika’da işlenen bir cinayet, yalnızca adli tarihi değil, edebi dünyayı da derinden sarstı. Bu olay, medyanın yoğun ilgisiyle birlikte toplumda “suçun motivasyonu”, “ahlaki çöküş” ve “entelektüel kibir” konularını gündeme taşıdı. Tam da bu yönleriyle, edebiyatçılar için tükenmez bir ilham kaynağı hâline geldi.
1. Suçun Psikolojisi: Edebiyatın Yeni Alanı
Leopold ve Loeb vakası, bireyin iç dünyasını irdeleyen, suçun altında yatan felsefi ve psikolojik motifleri ön plana çıkaran edebi eserlerin çoğalmasına neden oldu. Karakterler artık sadece “kötü” değil, aynı zamanda “karmaşık” ve “anlaşılmaya muhtaç” figürler hâline geldi. Özellikle Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanındaki Raskolnikov karakteriyle benzerlikler kuruldu. Bu paralellik, Leopold’un Nietzsche hayranlığıyla birleşince, modern suç anlatılarında ahlaki üstünlük iddiasıyla işlenen suçlar sıkça işlenmeye başlandı.
2. Doğrudan Uyarlamalar ve İlham Alan Eserler
- Patrick Hamilton – Rope (1929)
Olaydan yalnızca beş yıl sonra yazılan bu tiyatro oyunu, iki gencin entelektüel üstünlük iddiasıyla işlediği cinayeti konu alır. Hamilton, Leopold ve Loeb’ü doğrudan ilham kaynağı olarak kullandı.
➤ Alfred Hitchcock, bu oyunu 1948’de aynı adla filme uyarladı ve sinema tarihinde gerilim türüne yeni bir soluk getirdi. - Meyer Levin – Compulsion (1956)
Bu roman, Leopold ve Loeb vakasını neredeyse birebir şekilde anlatır. Levin, Leopold’un arkadaşıydı ve olaydan sonra uzun süre bu hikâyeye takıntılı kaldı. Roman, mahkeme süreci ve karakterlerin iç çatışmalarını merkeze alır.
➤ 1959 yapımı film uyarlaması, hem olayın duygusal derinliğini hem de medyatik yönünü öne çıkarır.
3. Modern Edebiyatta Yankıları
Leopold ve Loeb olayı, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren edebiyatta “ahlaki gri alanlar”ın sorgulandığı romanlarda yankı buldu. Suçun sadece toplumsal değil, bireysel ve felsefi bir mesele olduğu anlayışı gelişti. Özellikle Truman Capote’un In Cold Blood (1966) eseri, bu tür gerçek suçun edebiyatla iç içe geçtiği anlatıların öncüsü oldu ve Leopold-Loeb tarzı suçların anlatımına yeni bir boyut kattı.
4. Entelektüel Suç ve Edebi Anti-kahraman
Vaka, geleneksel “kötü adam” algısını altüst etti. Zeki, iyi eğitimli ama etik yoksunu karakterlerin doğuşu, anti-kahraman temasını güçlendirdi. Bret Easton Ellis’in American Psychosu, Nabokov’un Lolitası gibi eserlerde de suçlu figürlerin zekâsı ile ahlaki sapmaları arasındaki tehlikeli sınır tartışmaya açıldı.
Sonuç: Gerçek Bir Olay, Kurguya Dönüşen Bir Travma
Leopold ve Loeb vakası, sadece medyatik bir sansasyon değil, aynı zamanda modern edebiyatın karanlık yüzünü keşfetmesine kapı açan bir olaydı. Suçun estetikle, entelektüellikle ve bireysel sapkınlıkla iç içe geçtiği bir anlatım biçiminin temel taşlarından biri hâline geldi. Bu vaka, hâlâ suç edebiyatının merkezinde dolanan “Neden yaptı?” sorusunun cevabını bulma çabasını beslemeye devam ediyor.